ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLER NEDEN GEREKLİ?
Ekim 2020
"
Öngörüler dünya çapındaki elektrikli araç sayısının 2030 yılı itibariyle 120-125 milyon arasında bir seviyeye yükseleceği şeklindedir.
"
Günümüzde bilinirliği gün geçtikçe artan elektrikli otomobillerin tarihi, 19. yüzyılın sonları - 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. İçten yanmalı motor teknolojsinin hızlı gelişimi ve petrol kullanan araçların ucuz toplu üretimi, elektrikli otomobillere duyulan ihtiyacı yakın bir tarihe kadar rafa kaldırmıştı. Geleneksel otomobillerde kullanılan yakıtların tükenebilir kaynak olması ve artan karbon emisyonun tüm enerji sektörlerini yeşil enerjiye yönlendirmesiyle, temiz enerji kullanan elektrikli otomobiller günümüzde kaçınılmaz teknoloji dönüşümlerinden biri haline gelmiştir.
Elektrikli otomobillerden bahsettiğimizde önümüze farklı teknolojiler çıkmaktadır. Bu teknolojiler; tamamen elektrikli otomobiller (BEV), hibrit otomobiller (HEV), hafif hibrit otomobiller (MHEV), plug-in hibrit otomobiller (PHEV) ve yakıt hücreli otomobillerden oluşmaktadır (FCEV).
SHURA’nın 2018’de yapmış olduğu çalışmaya göre; geleneksel ulaştırma sektörünün enerji kaynağı ağırlıklı olarak petrol olduğu için, Türkiye’de toplam enerji tüketiminin %26’sını ve karbondioksit emisyonunun beşte birinden fazlasını ulaştırma sektörü oluşturmaktadır. Bu sebeple, Türkiye’de ve tüm Dünya’da ulaştırma sektörünün yeşil enerji ile çalışan elektrikli, karbon salınımsız otomobillere yönelmesinin bir gereklilik haline geldiği söylenebilir. 2019 yılının başında küresel araç stoğundaki toplam elektrikli araç sayısı 5 milyonun üzerindeydi. Türkiye’de ise 12,5 milyon aracın içerisinde 1000 kadar elektrikli araç bulunmaktaydı. Türkiye’deki elektrikli araçların yıllık toplam elektrik talebi 1,5 gigawatt saat (GWh) olduğu düşünüldüğünde, bu talebi karşılamak için toplamda 1 megawatt (MW) kapasiteli küçük ölçekli bir güneş enerjisi santralinin yeterli olması, karbon emisyonsuz teknolojiye geçmenin ne kadar mantıklı olduğunu göstermektedir.
"Öngörüler dünya çapındaki elektrikli araç sayısının 2030 yılı itibariyle 120-125 milyon arasında bir seviyeye yükseleceği şeklindedir."
Elektrikli otomobiller ile içten yanmalı motoru olan geleneksel otomobiller arasındaki en temel fark enerji kullanımıdır. Geleneksel otomobillerin enerji sistemleri petrol tankı, alternator ve yakıt enjektörü ile kontrol edilen, egzoz sistemli bir motorun ateşlenmesinde kullanılan 12 voltluk aküden oluşmaktadır. Bildiğimiz gibi bu sistemlerin çalışmasında yakıt olarak ham petrol ürünü olan benzin veya dizel kullanılır. Elektrikli otomobiller ise elektrik motoru, batarya takımı ve motoru kontrol etmek için AC-DC dönüştürücü sisteminden oluşmaktadır. Hibrit sistemler farklılıklar göstersede, temel enerji kaynağı sonsuz olan yenilenebilir enerji kaynaklarından da üretebildiğimiz elektriktir. Bu fark sonlu yakıt sorunu olmayan elektrikli otomobilleri cazip kılmaktadır.
Elektrikli otomobillerin yaygınlaşması, batarya teknolojilerinde yapılacak yenilikler ve şarj istasyonlarının daha fazla noktada kurulması ile sağlanabilir. Elektrikli otomobil kullanımını mümkün ve güvenilir kılan unsur şarj altyapısının yaygınlığıdır. Geleneksel bir arabanın deposunu doldurmak için gereken süre birkaç dakika iken, elektrikli aracı şarj etmek için gereken süre şarj teknolojilerine ve batarya kapasitesine bağlı olarak birkaç dakikadan saatlere kadar uzanabilir. Bu yöndeki ihtiyaç doğrultusunda, evinizin çatısındaki güneş panellerini kullanarak gündüz ürettiğiniz enerjiyi depolayıp, geceleri aracınızı şarj edebileceğiniz şarj istasyonu teknolojisinden, otoyollarda hızlı doğru akım (DC) ile şarj etmenizi sağlayacak şarj istasyonlarına kadar geniş bir yelpaze şarj altyapısı imkanı vardır.
"Elektrikli araçların yaygınlaşmasının, batarya teknolojilerinin geliştirilmesi ve şarj altyapısının güçlendirilmesine bağlıdır."
Elektrikli Otomobillerin Enerji Sektörüne Yansımasina Dair Notlar
Elektrikli otomobillerin yaygınlaşması ile dağıtım şebekelerinde kaçınılmaz düzenlemelerin yapılması gerekecektir. Elektrik ihtiyacının artması, altyapılarda değişikliğe gidilmesine ve elektrik alım-satım prosedürlerinin tamamen değişmesine sebep olacaktır. Bu konuyu incelediğimizde karşımıza akıllı eviriciler ile yenilenebilir enerji tabanlı, dağıtık enerji şebekleri çıkmaktadır. Bu sistemde çift yönlü sayaçlarla, rüzgar ve güneş enerjisi gibi düşük maliyetli enerjileri kullanarak tüketicilerin de üretici olduğu ya da yine tüketicilerin gelişmiş elektrikli araç bataryalarından gerektiğinde şebekeye elektrik enerjisi satabildiği senaryolarda, sebeke esnekliği ve enerji güvenliği oluşmaktadır. Bu şekilde elektrikli otomobiller yakın tarihte yalnızca ulaştırma amacıyla değil aynı zamanda ulaştırma sektörü ile enerji sektörünü eşleştirecek bir yöntem olarak da kullanılacaktır.
İlayda BALIK
AR-GE ve İnovasyon Uzmanı
Kaynaklar:
The Andhra Journal of Industrial News - THE HISTORY OF THE ELECTRIC CAR
SHURA – Türkiye Ulaştırma Sektörünün Dönüşümü
Global EV Outlook - 2020